Cumhurbaşkanlığı'ndan şok cevap!

Bugün yazımı bir haber niteliğinde yazmaya karar verdim. Göründüğü üzere merak uyandırıcı bir başlık açtım... İçine de başlıkla alakalı olmayan bir yazı giriyorum. Ve haberin sonuna da Hülya Avşar'ın sexi pozları için tıklayın yazısını paylaşacağım... that is the journalism...

Dokundurmamızdan sonra asıl geçmemiz gereken boş zırvalıklara başlayabiliriz. Onlardan birisi de blog'umda meydana gelen ve birbiriyle harikulade çelişen bir durumdur. O da şudur ki, istatistiklerimde bugüne dek 3000 küsür kişi tarafından tıklanmışım fakat beni takip eden tek bir arkadaş var. Lan o da eklemezdi, ben msn'den link attım. Bu ne yaman çelişkidir be Tanrım. Kudretine sığınıyorum.

Tekrar başlıktaki konuya gelirsek. O başlığı gerçekten ben girdim...Bir haber sitesine yazdıydım sanırım. Haber gibi bir şeydi, ben de bir şeye benzetemiyordum aslında. Velhasıl eğer başlığı uncle google'a yazarsın belki benim sol ayağımı (my left foot) görebilirsiniz. (şaka)

O değil de tırstım la, Cumhurbaşkanlığı'ndan ani bir telefon ile uyandırılmiyim. Sabah sabah hiç çekemem.

"Bu ülkenin Zencisi değilsiniz." Bu söz ilginç olmuş. Devlet Bahçeli'ye şaşırmaya şaşıyorum. Sanırım başka bir başlıkta bu konuya zırvalasam daha iyi olacak.

Şimdi hikaye zamanı;
biraz kısa olsun...
Bu hikayede 15,16 yaşlarında bir erkek çocuğu varmış. Bir gün babasıyla televizyonda haberleri izlerken babası birden konuşmaya, yorum yapmaya başlamış. Bir torbaya oylarını satıyorlar, bir erzağa kişiliklerini satıyorlar. Böyle tabiki de memleket ilerleyemez. Ve saplandığımız çukurda kala kalırız, demiş.

Gel zaman git zaman maddi durumu iyi olmayan bu ailenin kapısını erzakçı ve kömürcüler çalmış.
Ve içeride bir tek bu oğlan çocuk varmış. Anneyi sormuşlar, evde yok. Babayı sormuşlar, evde yok.
Ee erzak getirdik, al demişler. Almam demiş...Neden demişler? Ben şerefimi erzağa satmam demiş... Peki demiş, gitmişler.

Sonra baba çıkagelmiş. Ve çocuk gururla; Baba erzakçılar geldi ama ben onları def ettim. Şerefimizi satmadım...

Baba, öfkelenerek bir tokat patlatmış oğluna. Çok sert olmasa da önemli bir tokat ve bir çocuğun hata yaptığını öğrenmesi için büyük bir fırsat belkide.

"Bana sormadan nasıl def edersin" sözü artık çocuğun aklına kazınmıştır.


Gerçek hikaye

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıma duygusu

Bazen Saçmalarım

Hasta Adamın Güncesi