Başlık koymayı unuttuğum yazı

Karşısında beni bekleyen boş bir sayfa, yazılmayı bekleyen yazılar hepsi gözümün önünde yapılmayı bekliyor. Bense hergün o boş sayfayı açar uzun uzun bakardım. İlerde yazacaklarımı hayal eder, mutlu olurdum. Kim bilir ne yüce şeyler, ne harikulade yazılar çıkaracağım diye kendi kendimi mutlu eder, hayal ettiğim dünyada yaşardım. Ve geçen gün ansızın üzüldüm. Öleceğim dedim bir gün. Ve o bir gün, yarın da olabilir. Ve tüm biriktirdiklerimi birgüne sığdırma gazabına uğramamak için dedim, başlamalı. Anlatmak zor değil ama zaman yok ise eğer, zaman yetmezse, en güzel hikayemin en güzel cümlesinde ya son bulursa nefesim, ya geriye kalırsa sonu olmayan hikayenin bölümü, asıl kahreden bu olur beni. Sonu olmayan bir roman yazmak, bana ıstıraptan da öte bir duygu verir ve okurlarımın içinde yarım kalan hüzünleri beni daha da mutsuz ederdi. Tabi eğer mutsuz olacağım bir an daha varsa, öyle olurdum. Son dakikalara bırakmayı sevdiğimden midir, her işimi son dakikasına kadar bekler öyle yaparım. Doğru olduğuna inandığım an son an oluyor beklide. Veya yaptığım an, ‘an’ı son kılıyor. Neyse, bir kadının gidişini de gördüm, onu geri getirebileceğimi de. Beni geri getir deyişini de biliyorum, kendime güvensizliğime de. Ama ne olursa olsun getirdim ya, helal olsun diyorum kendime. Bazen cesaretiniz kırılır, bazen çok büyük sözler verebilirsiniz. Hata da yapabilirsiniz, vermeseydim keşke öyle büyük sözler de diyebilirsiniz. Bunu deseniz de, size tavsiyem; büyük sözler verin ve insanlara güven berin, büyük sorumluluğun altında kalın ve gerekirse altında ezilin ama yine istediğinizden vazgeçmeyin. En azından kendinizi tanır ve hatalarınızı görürsünüz. En güzeli de yaşarsınız. Yaşadım diyebilmek için değil midir zaten her şey. Her şey onunla ilgili değil midir?

Dostoyevski ile tanışalı da baya bir zaman oldu, biraz onun varoluşunu alıyorum ve bir nevi yeniden sunuyorum sizlere. Elbette farklıdır bende, ve benim ondan farklılığım; bunların önemi yok. Gogol’un paltosundan çıkmadır ve bizde çıktık bazı üstadlardan. Bazı filmerin romantik anısı, bazı kitapların gizli gözyaşlarıyla çıktık bir yerlerden. Ve zamanımız geldiğinide, sahneye çıktık ve oynadık bize biçilen rolümüzü. Ve sürmekte bu oyun. İnsanların rolü abarttığı apaçık, tıpkı gerçekmişçesine sizi yargılamaları olasıdır. Ve bunun oyun olduğunu bilmeden oynayan ve tepki çeken insanlar da vardır. Bunlar da apayrı bir yoldadırlar. Velhasıl bu konudan sıkıldım ve konuyu anlaşılmaz kıldım. Aslında bakarsanız belli bir konu da yok, sadece güzel müzik eşliğinde güzel yazılar yazmaya çalışan bir adamım ben. Lütfen yadırgamayın dostlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıma duygusu

Bazen Saçmalarım

Hasta Adamın Güncesi