Bazen saçmalarım


Bazen saçmalarım. Bazen odamdan bir içeri, bir dışarı çıkar, sonra tekrar içeri girer kapıyı açar, sonra girmekten vazgeçer tekrar dışarı çıkarım. Dışarı çıkarken içerde olmanın keyfini düşünür evimi özlerim. Bunun üzücü bir yanı yok elbette, aslına bakarsan eğlenceli bile sayılabilir. Sadece bunları yaparken yapmak zorunda olduğunu hissetme yeter. Ki hissetmekte beyin fonksiyonun yönetebileceği bir şey olmadığından, neyse gereksiz bir sohbet oldu…

Bazen bir resmin karşısına geçer “ne anlıyorum bundan” diye kendime sorarım, cevaplarım. Ardından yanımdakine “ne anladın bundan” diye sorarım. Yanıtını beğenirsem onunkini kendiminmiş gibi başkalarına anlatırım. Kulağa çok sahtekarca geliyor, ki öyle. Ustalaşmadığım bir konu. Örneğin, yazı yazabildiğim andan beri yazı yazıyorsam eğer bu işte ustalaşmamam gibi bir düşünce söz konusu bile olamaz ve edebiyatla ilgisizliğimin mümkün olacağı bir dünyayı da varsaymıyorum. Aklıma geldi, ilkokul sıralarında bizlere verilen kompozisyon ödevi dayatmalarında hep kolaya kaçar ve genelde cümlelerime “ben” öznesiyle başlardım. “Ben” olmasa bile ‘b’ harfiyle başlarım. Bu geleneğimi de hala sürdürdüğümde hiç şüphesiz yazısın başından da anlaşılıyor olacaktır. Gerçekten nefret ettiğim kompozisyon ödevlerimi hatırladım şimdi, ah ah… Son anda öğrendiğim ödevi alelacele yazar sonra da derste sesli bir şekilde okurdum. Saptadığım imla hatalarını okurken düzeltir, hocamın beğenmeyip “Bu yaştaki çocuk ne kadar iyi bir kompozisyon yazabilir ki?” bakışını sezinledikten sonra yerime oturur, bana verecek olduğu ortalama puanımı beklerdim. Ne günlerdi ve ne günlerde kaldı.

Hayatımı yavaş yavaş açma gayretinde bulunuyorum. Yazıyı çok düzgün yazmaya çalışsam da ve her ne kadar düzgün de olsalar eğer içindekiler ilgi çekici değilse, beş para etmezler. O yüzden diyorum ki, siz bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıma duygusu

Bazen Saçmalarım

Hasta Adamın Güncesi