Hikayede anlatılan kişi hikayede değil

Hikayede anlatılan kişi hikayede değil. Başka  bir hikayeye konuk kişi olarak katıldı. Ve şu anda burada yoksa, bunun sebebi; kahraman olmak istememesi ve yerine küçük bir rol, mesela kaldırımdan geçen üçüncü adam olmak istemesidir… Ama o yinede hikayede anlatılan kişi…
Kaldırımdan geçen üçüncü adamın hikayesi…
Bir hiçliğin hikayesi…

Bir hiçliği anlatmak için koca roman sayfalarına ihtiyaç yoktur. Aksine tek bir boş sayfa dilediğini anlatır… Karşında anlayan bir insan varsa, anlatması daha kolay. Anlamıyorsa unut gitsin, onun yeri senin yanın değildir.

Kaldırımdan geçen 3’üncü kişinin hikayesi ise, bambaşka diyemediğim aşırı sadelikte bir hayat sürmesİ benim ilginç bulduğum bir konu idi. Herkesin aksine, sade ve sıradan bir hayat sürmesi onu farklı kılıyor. Çünkü gerçekçidir. Çoğu insan gibi sıradan bir hayat sürüp onu dışa farklı sunmaz. Olduğu gibi yalındır ve bir o kadar doğal. Hatta doğal olmasına lüzum yokken bile doğaldır.
Dedim ya hikayede anlatılan kişi hikayede değil, bir başka hikayede kaldırımdan geçen üçüncü adamı oynamakta. Halinden pek memnun…
Halinden pek memnun görüksede, göründüğünden memnun değil.  Kaldırımda ve hikayede ondan önce geçmesini beklediği 2 arkadaşı var. Onların rolü bittiğinde kendisi sıraya girecek  ve beklide hayatındaki en iyi kaldırımdan geçen  3’üncü adamı oynayacak.

Burada olmamasını sağlayan ne ve neden baş kahramanlıktan böyle kaçarcasına uzaklaşıyor, Ve tanımadığı bir hikayenin  yabancı kaldığı kaldırımlarında rolünü bekliyor? Rolü hayatına mı yansıyor diye soruyorum, yansımaz…biliyorum ama yine de soruyorum; nasıl duygu önemli bir hikayede, önemsiz bir detay olmak. Detay manyaklarından başka seni tanıyan kimsenin olmaması… ve  o kadar azdırlar ki,  tüm hikayeyi anlamak için seni kullanırlar ve öğrendiklerinde unutuverirler. Aslında merak ettikleri sen değilde hikayenin tümüdür…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıma duygusu

Bazen Saçmalarım

Hasta Adamın Güncesi