Dayak yiyen okumuş adam

Bugün yazasım yok diye yazıyorum. Aslında bir zorlama yazısı olacak biraz. Ve kendimi sıkmam, kusmam ve püskürtmem lazım ki, o zaman yazımın anlamı gelsin. Sözcüklerin önünü tutmuyorum, öyle bir haldeki önce yazıyorum sonra düşünüyorum kelimeleri. Kelimeler benden bir adım önde ve ben arkalarındayım. Ama silmeyeceğim bu kez onları, düşünmeden yazacağım. Daha doğrusu geç düşüneceğim ve doyasıya saçmalayacağım.

Midem ağrıyor ve başım sızlamıyor. Bu garip uyumsuzluk içinde, kendimi bir bulanık deniz gibi, sisli bir hava gibi hissediyor aniden çıkacak bir rüzgarı bekliyorum. Dağıtası ve alıp gidesi vardır diye düşünüyorum tüm belirsizliği. Aslında çok saçma, hiç rüzgar mide bulantısını giderir mi ? Ama baş ağrısı getirir. Benim uyumluluğumda bu şekilde olacak, ağrıyan mideme çare bulacağıma, derdime dert katarak durumu olağan hale getireceğim.
Neyse, anlatmak istediğimi anlatmak istiyorum ama kelimeler oluşmadan önce kodladığım düşünceleri sözcüklere dökemiyor, kifayetlendiremiyorum. Bu saçma ve benim sade sorunum. Ve bunu aşmak için günden güne çalışıyorum ama yerimden saydığıma eminim. Benim ilerleyişimin bu evden, her şeyin tam zamanında tam yerinde yapıldığı düzenli evden gerçekleşmeyeceğine o kadar inandırdım ki  kendimi, bunun aksinin olma ihtimalini bile düşünemiyorum. Aslında bu cümleyi söylerken o ihtimali düşündüm ama kısa ve aptalcaydı. O yüzden artık kapattım kendimi. Yine neyse, benim sıkıcı ve anlamsız sohbetimi sürdürmek istemediğinizi biliyorum. Sadece kulağınızın boş kaldığı bir anda size fısıldıyor gibi, sizi sessizlikten bir kaç dakika kurtarıyor olarak görün beni. Ya da görmeyin. Ama görmenizi isterdim. Ya da umrumda değil. Belki birazcık...

Şimdi dinleyin;
Konuşmanın zor olduğu bir anda, karşınıza çıkan en soysuz en yaramaz en kendini bilmez insanın yüzüne bakın ve ondan hoşlanmadığınızı ve onu hiç bir zaman sevmediğinizi söyleyin. Ve aşağılayın kendisini, yerin dibine sokun ve utandırın. Sizin yıllardır hor gördüğünüz fakat kendisini çok saygın zanneden ve toplumda da öyle sanılan zatlara hadlerirni bildirmekten korkmayın. Sizin zekanıza bile ulaşmasının mümkün olmayacağı bu insanın sizin karşınıza geçip beylik taslamasına izin vermeyin. Ki bu imkansızdır, çünkü siz okuyan hemşerilerim, bu sözlerden sonra muhtemelen dayak yiyecek ve asıl rezil olan siz olacaksınız. O yüzden okumanın belki hiç bir yararı olmayacaktır. Eğer dünyada sizden başka okumuş insan olmasaydı, yine saygı görmez ve aşağılanırdınız. Çünkü aşağılanmak tam da okumuş insanlara göre bir şeydir. Diğerleri gibi kara cahil mahlukatların sizden fazla bildiğini idda etmediği tek bir an bile yoktur ve bu yüzden aşağılanırdınız. O sebeple başta demiş olduğum söylemin aksini idda ediyorum şimdi de, dinlemeyin beni.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıma duygusu

Bazen Saçmalarım

Hasta Adamın Güncesi