Kısa bir Not
Aklıma bir şey gelmiyor, çıldırmak
üzereyim. Zorunda olduğum için saçma sapan şeyler yazmak zorunda
kalıyorum. Üstüne üstlük bunu gayet edebi bir şekilde yapmaya
çalışıyorum. Biraz sıkıcılık katıyor sanırım. Ne yapalım,
bu da öyle gayet sıkıcı, okunmaya bile değmeyecek bir yazı
olsun. Zaten kimi kandırıyorum ki, basit aşk hikayelerinden başka
dikkat çekici bir şey yoktur dünyada. Üstüne üstlük ben kimim
ki, aynı hiyerarşide bulunduğum insanlara akıl dağıtacağım.
Onların akıl alacakları saçma kanunları, televizyonları ve
bilgisayarları var. Ben ise, kendime bile ait olmayan bir metrekare
içerisinde yazılarını yazmaya çalışan sağduyulu bir insanım.
Neyse dostlarım, bırakalım sıkıcı
konuları. Kendimi aşağılarken bir yandan da yükseltmemi mazur
görün. Çünkü insanlar da, aslında aşağılık yaratıklar
olduklarını bildikleri halde, kendini hep yüksekte görmezler mi.
Bütün bu aşağılıklarımızı sakladığımız güzel kaplar
içinde, kendimizi çevremize sunmaz mıyız. Yaptığımız kötü
işleri, kendimize yakıştıramadığımız için saklamaz mıyız.
Kimi zamanda bunları, gerçek benliğimize ulaşmak için yaparız.
Kendimiz olmaktan başka ne yaparız ki. Ama bunu da dışarıdan
saklarız. Kendimizi de kendimizden başkası görmez. Biraz da
bağırdığımız insanlar, aşağılıklarımızın bir kısmını
görür. Ama ne kadar da derine baksalar da, bir kısmını ancak
görebilirler. Çünkü dostlarım, ruh bilimi o kadar derin ve kendi
kendini koruyan, harika bir rol yeteneğine sahiptir ki, en iyi
dostlarınız, anneniz ve hatta karınız bile onu boylu boyunca
göremez. Bir gün, kendinizi arkadan bıçaklanmış olarak
görmeniz, sizi hiç şaşırtmasın sevgili dostlarım. Bunlar gayet
sıradan ve mümkünatı olan durumlardır.
Haydi burada bitiriyorum, kısa
kesmekte yarar var.
Yorumlar
Yorum Gönder